29 Ocak 2011 Cumartesi

Cumaya gittim gelicem..

Cumartesi sabahları erkenden uyanıyorum, bütün hafta yataktan sürünerek kalktığımı unutuyorum ve 8 dedim mi gözlerim tavanda..Bu sabah olduğu gibi..
Dün ufak notlar aldım..Hep çok genel şeyler için konuşup duruyorum ya, bugün sizin tanımadığınız insanlar hakkında yazacağım..
Dün sıradan ve çabuk akşamının olmasını beklediğim bir Cumaydı..Hep yapmak istediklerimi ama yapamadıklarımı, kızdığım ettiğim şeyleri anlatacak değilim ya..sıradan birgünde hiç de sıradan olmayan küçük güzel ayrıntıları anlatıyım size..

Sabah işe gittim, her sabah mailime düşen ‘şehir fırsatları’nı uzun zamandır okumadan siliyordum ama bu sefer subject’i dikkatimi çekti..Pegasus’tan %50 indirim, Mayıs ayına kadar alacağın biletlere indirim veriyor, yurtiçinde..hemen şişmana telefon, yok şuraya gideriz yok buraya gideriz diye..henüz net olmasa da Van’da kahvaltıya bile gidebiliriz aldığımız 10 adet indirim bileti ile..Sabah böyle başladı, fena değil ha…

Öğlen maniküre gittim.(gıpta ile baktığım manikürlü ellere kıskançlığımın zirve yaptığı bir andı hepsi bu yoksa rutin yaptığım bir aktivite değil ne yazık ki..bu iş için fazla tembelim) 12.30’a randevu..dakikalar önemli benim için, zamanında halledip mabedime dönmeliyim..kuaförde kasada duran, anladığım kadarıyla 2 manikürcü kızın yöneticisi kıvamında bir tip..randevuları bu ablamız alıyor..ben gittim, benim saatimi yanlış yazmış kasadaki, manikürcü kızın eli ayağına karıştı..sonra efendim benimle ilgilenirken 10 dakika ara ile kasadakinin ondan habersiz verdiği 2 randevu da gelmesin mi, kadınlar dik dik bakıyorlar.. dedim kıza ‘resmen nefret dolu bakışlar altında çalışıyorsun’ evet diyo, kasadaki kafasız bunlara sormadan peşpeşe randevular veriyormuş, insanlar gelip söylenip gidiyorlarmış, ben de çok üzülüyorum ama elimden bir şey gelmiyor diyo.. elimdeki işi hızlı hızlı baştan sağma yapınca da bütün günüm öyle geçiyor içim rahat etmiyor diyo..Kasadakine dertlerini anlattıklarında ise ‘daha hızlı olun’ diyormuş..Köle mi kardeşim bu insanlar! tahmin ettiğimiz gibi oldu, randevu saati gelenlerden biri bıdı bıdı söylendi ve gitti, haklı kadın tabi..bu arada kasadaki firar..yok ortalıkta..o sırada diğer manikürcü kız bizimkine bir şeyler mırıldandı..dönüp bana dedi ki, ‘kendime çok kızıyorum, biri bana ters bir şey dedi mi sesimi yükseltemiyorum, gereken cevabı veremiyorum, çünkü yapım öyle değil..’ görseniz sessiz sedasız ama işinde çok iyi bir kız..valla dedim eğer öyle değilsen, olamazsın da.. çemkirebilme, bir adım yırtık olabilme sonradan kazanılabilen özellikler değil, ya var ya yok..İşim bitti, koştur koştur çıktım..

Akşam oldu servise bindim..Sırf servis şöförü seçimimden dolayı eve biraz yürümeyi tercih ediyorum, yoksa bizim sokaktan geçen de var ama ona binmiyorum. Servis şöförümüz tıpkı manikürcü kız gibi işini şahane yapan bir insan, bir kere biz yolcuları ile ‘iyi akşamlar’ dışında bir iletişimi yok, sonra İstanbul trafiğinde çok seri araba kullanabiliyor, bu ne demek, beklemeyelim diye seri hareketlerle daracık sokaklardan geçip vaktimizi olabildiğince kısaltmaya çalışıyor, çünkü adam fazla tezkanlı ve kendisinin bizden önce beklemeye tahammülü yok..Dün akşam servise oğlunu getirmiş, ilkokula gittiğini tahmin ettiğim bir ufaklık, en önde oturuyor. Uyuyakaldı..Başladı horlamaya..Bizim servis şöförü servistekilerin rahatsız olacağını düşünerek uyandırdı çocukcağızı..Yani çocuğa yazık ama.. bunun adı duyarlılık, beni alteden yegane şey.. kapı aralığından görünen duyarlılığı siz de görebiliyorsunuz değil mi? Lütfen evet diyin..

Ve son olarak günümde öne çıkan bir insan olarak annem..Annemden 12 senedir ayrıyım, liseden sonra üniversite, ve sonrası derken ciddi bir telefon arkadaşlığımız vardır kendisiyle, bunun yanında kendisi telefonda konuşmaya da ayrıca bayılır. Beni tanıyan herkes annemi ve telefonlarımızı bilir..Yine akşam onunla incir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden konuşurken, gülme krizimiz tuttu, arada sırada bu oluyor ve biz birbirimizle konuşamıyoruz karşılıklı, gülüp duruyoruz..dün akşam tam o sırada annemin kapısı çaldı, kapıyı açamadı krize girdiği için, ‘ibrahim, çöp yok’ diyebildi zar zor..’krizdeydim, kapıyı açamadım, seslendim dedi.’ Ha bu uzun kahkahalı muhabbetlerimizn ardıdan da zart diye hoşça kal der kapar telefonu..

Son olarak mahalledeki bakkal, dedim ya servisten inince biraz yürüyorum diye, yeni keşfimiz ‘çikolata şelalesi’ yapabilmek için (muhakkak deneyin, kutularda satılan hazır pastalardan ama cidden güzel oluyor) daha önce girmediğim bir markete girdim, aslında bakkal ve market arasında duran henüz isimleştirilmemiş anladığım çok ta müşterisi olmayan bir yer..Kasadaki adam görseniz nasıl kibar nasıl mazbut biri..Bütün aldığım şeylerle çok yakından ilgilendi, isterseniz sigarayı poşete koymayalım, yumurtalarla yoğurdu ayrı koyalım, bu da bizim telefonumuz gece 10’a kadar sipariş verebilirsiniz…çok teşekkür ederim dedim çıktım..

Sanırım dün iyi insanlarla karşılaşma günümdü, sonra bütün hafta hayalini kurduğum şey oldu ve evimin ziline basarak haftasonuna start verdim..

p.s: fotoyu da ben çektim, yanlış olmasın:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder