28 Nisan 2011 Perşembe

tatil sen nerdesin yavrum ya?

hem kendimden hem olan bitenden sıkıldım, bütün gün yapılacaklar listesi senaryosu ile geçip dururken, tek istediğim, bilinçsizce Beatles kıvamında yatmaktan kıç ağrısı çekmek..

Karısına aşık adamı severiz!

24 Nisan 2011 Pazar

i love to hate you

Galatasaraylıyım..en başta bunu söyliyim, babamın yoğun Fenerbahçe baskılarına rağmen abimle kendimizi kurtarmayı başardık ve Cimbomlu olduk..biraz da abi peşinden gitmekti benimki o yaşta..yıllar geçtikçe de vazgeçmedim takımımdan. Fanatik değilim ama seviyorum Galatasaray'ı, yenince sevinir, yenilince üzülürüm, yeri gelir savunurum..
Dün yeni stada TT Arena'ya gittik şişmanla..şişman her maç orda, ama bana dün kısmet oldu, o da kuzenimin 3 yaşındaki oğlu Efe'yi götürmek için bilet aldım ama Efoş öğlen uykusunda gecikince, hava da soğuk olunca katılamadı bize..
Nerden başlasam..Biletimi Biletix'ten aldım..Nefret listemdeki ilk 3 şirketten biri şerefine erişmişti daha önce Biletix ama dün zirve yaptı ve haftayı 1. sırada tamamladı..diğer ikisi Turkcell ve Digiturk bu arada..Ne manası ve pratikliği olduğunu anlamadığım bir sistemle internetten şifre girerek, kredi kartı bilgilerimi vererek aldığım biletimi bir de fiziken bir yerlerden almam gerekiyor..eeee ne anladım o zaman internetten almaktan, güvenliğinizden?? neyse bilet alabilmem için kimlik ve kredi kartını göstermem gerekiyor..daha önceden de sayısız kere yaptığım için biliyordum.. ama unuttum kimliği evde..girdik sıraya bekliyoruz..önümüzdeki adamcağız da kredi kartını unutmuş ama kimliği yanında..benim olayın ters versiyonu..Bu Biletix! gişelere sübyan denilebilecek, henüz 20'sini tamamlamamış, ergen siniriyle oturan tipler koymuş..Tabi bu ergenler bir eli bellerinde tek elle klavye kullanarak sıradaki herkesi sinir ederken, insiyatif kulanamadıkları için de kartını unutan adama ve kimliğini unutan bana bileti vermediler.."Benim adım "Mehmet" Biletix'te bir Memet ben varım" şeklinde cümleler kurabilen gişeci sübyan(lar) sıradaki herkesi çıldırttı..İşte böyle güzel başladı Arena'da ilk dakikalar..
Lanet olsun o kadar yol geldik diyip bilet kuyruğuna girdik tekrar..Bu arada Efoş'u da getirmeyi düşünmemiz 23 Nisan olması ve çocukların bayramı şerefine GS  tarafından maça çağırılmasıydı..Meğer çocuklar için de bilet isteniyormuş...Para falan vermiyorsun ama o soğukta sırada bekletiyorsun çocukcağızları..Yanımda bekleyen ufak bir kız çocuk korkudan ağlamaya başladı..sırada bir sürü hanzo, korkulu gözlerle bakıyor çocuklar..
Girdik içeri..stad süper..takımımın diye demiyorum, çok güzel..Galatasaray taraftarı olmasa da insan gidip bir görmeli Türkiyede böyle bir yerde de futbol oynanıyor diye...Amma velakin, görünen taraf güzel ama detaylar olmamış..el değmemiş..ses düzeni cızırdıyor...ne dendiği, anons anlaşılmıyor..devre arası birkaç lokma birşey yiyim derseniz, vasat altı kalitesiyle, birkaç büfe olamamış alan buluyorsunuz, ona da hakkı olmayan parayı ödüyorsunuz..ortalıkta tek bir çöp tenekesi yok, tabi bizim futbolseverlerin de yediği içtiği yerlerde...
Çuvaldızı kendine yazısı bu..kimse alınmasın..ama olmamış, tam olamamış..
Gelişmemişliğimiz heryerden sırıtıyor..
Efe en iyisini yapmış, götürsek Galatasaraylı olmazdı ilerde..
Maç sonucu mu? sizce?

23 Nisan 2011 Cumartesi

neşe dolsun insan..

bugün çocuk bayramı..zoraki yapılan tüm eğlenceler, kutlamalar sıkıcıdır..hayatın tabanına yaymak lazım, balın altına sürmek lazım çocukluğu..nasıl adam olmadan-olamadan önce çocuksak ve iyiysek hepimiz, hep hatırımıza gelmeli o zaman dilimi..lan çocukken ne saf, ne güzeldi herşey demeli günübirlik..
Murathan Mungan "ben 50 yıldır çocukluğuma ‘çocuğum’ gibi baktım" demiş..güzel söylemiş ve reçeteyi bulmuş..
iyi şeylere, güzel günlere bile olumsuz örneklerle başlıyoruz nicedir..insanı ümitsizlikte boğan bir dolu şey oluyor yalan değil..ama yine de kutlu olsun, mutlu olsun ufak gözler..çaresizlik, büyük küçük kimsenin kaderi olmasın..daha ne diyim, biraz gülümseyeyim..

15 Nisan 2011 Cuma

Bir garip...

tek bildiğim şu an yazmamam gerektiğim..çünkü çok sinirliyim, dişlerimi sıkmaktan acı çekiyorum o kadar söyliyim..böyle anlarda hep kendime kızıyorum, burda olmasaydın, bu insanlarla muhattap olmak zorunda olmasaydın böyle olmazdı diyorum. Yani sen seçtin, bu mesleği seçtiysen, seçmek zorunda kaldıysan bile sen suçlusun..Kafayı çalıştırsaydın da başka yerde olsaydın diyorum..Pek bir salak oluyor insan lisede, ya da ben öyleydim, ne yapmak istediğime dair oturup 5 dakika bile düşünmezdim, plansızlık üzerine kurulu hayat görüşünle işte şimdi burdasın diyorum. Sen kaşındın, şimdi çek bakalım bu tipleri...İşte böyle söylene söylene çıktım iş yerinden Cuma akşamında..
Görüşmeyeli..hayatım boyunca en uzun süren dietime başladım, çünkü en yüksek kilomdayım..5. gün bugün..Bunun yanında pilatesle yolları ayırdık daha doğrusu ayırmak zorunda kaldık, hocam haftasonu derslerine son verince, ben de en erken 9'da evde olabilince yollarımız ayrılmak durumunda kaldı..Ama hemen bir umut ışığı belirdi ve bizim mahalledeki powerplateci'yi şehir fırsatında görmemle yelkenliyi o yöne çevirmem bir oldu..bir yararı olur mu bilmem..yarın ilk deneme..
Sonra şiir çekti canım..Aylardan Nisan ve dün Orhan Veli'nin doğumgünü olunca da kaçınılmaz oldu bu isteğim..Ve bunu okudum...

"istanbul'da
boğaziçi'nde
bir garip orhan veli'yim
veli'nin oğluyum
târifsiz kederler içindeyim.
urumeli hisarına oturmuşum
oturmuş da bir türkü tutturmuşum
istanbul'un mermer taşları
başıma da konuyor martı kuşları
gözlerimden boşanır hicrân yaşları
edâlım,
senin yüzünden bu hâlim
istanbul'un orta yeri sinema
garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
el konuşur sevişirmiş, bana ne
sevdâlım
boynuna vebâlim
istanbul'da, boğaziçi'ndeyim
bir garip orhan veli
veli'nin oğlu
tarifsiz kederler içindeyim"

Orhan Veli ile aynı gün doğumlu abim Kırklareli'nde bir ambulansın içinde girerken yeni yaşına, burnunda oğlunun kokusu vardı eminim..
işte böyle..mevsim değişirken, geçen yıldan beri yemyeşil duran bakımsız sardunyamın hayatta kalabilme mücadelesine şapka çıkarıyorum...sağlıcakla kalın, saksıları çalıştırın...

2 Nisan 2011 Cumartesi

karamsar pijamalı Cumartesi

yazamadım ne zamandır, işten, güçten, yoğunluktan değil, kaç kere denedim ama yazamadım...okuyamadım da..böyle dönemlerim oluyor, kör ve dilsiz, bitki gibi yaşıyorum bir süre sonra geçiyor..
görüşmeyeli çocuklar öldürüldü, içim ezildi, kimi üveyanne kurbanı, kimi pedofil sapık..elim gitmedi, küfrümün ardı arkası kesilmedi..elden ne geliyor..
Bu arada an itibariyle dışarıda radyasyon yağıyor, şaka değil, hava durumunda Japonya'dakinin 10000'de 1'i içiniz rahat etsin diyorlar, yani sonuçta radyasyon yağıyor, bu bile normalleştirilip söyleniyor güzel ülkemizde..
Cumartesi, yağmurlu, kahveli...Zaman geçiyor, acımasız zaman..kimsenin gözünün yaşına bakmıyor..
Yazamayalı güzel şeyler de gördüm, Frida Kahlo için gitmiştik fakat Osman Hamdi de oradaydı..Ve ne yalan söyliyim Kahlo'yu sollayıp gözden kayboldu..Kaplumbağa terbiyecisi ve iki müzisyen kız..sersemletiyor insanı..
işte böyle..bir taraf kapkara, bir taraf pembe şeker..ne tarafından tutmalı, ne hissetmeli, gülünce suçlu, gülmeyince ölü hissediyor insan..
ne tarafından tutsan elinde kalıyor..İki resim arasında kaç benzerlik görebiliyorsunuz???...