27 Aralık 2010 Pazartesi

Çocukluk

Fazla 80'ler, fazlaca çocukluk var bu fotoğrafta..Kuzenimin odasına gizlice sızıp Cahit Sıtkı'nın kitabını okurdum suç işler gibi..an bu an, parçalar birleşiveriyor ve 30'umda Cahit Sıtkı'nın "Çocukluk"u ile tanışıyoruz. Çocukluk'a şiir yazan şair..ne güzel..Affan dedeye ben de birikmişimden versem..

Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!

26 Aralık 2010 Pazar

İki arada bir derede Aralık’ta Bodrum


Ucuz bilet ayarlayıp Cuma akşamı biniyorsun, Pazar akşamı dönüyorsun ve sana 2 gün 1 hafta gibi geliyor, bunu 3 ayda bir yapıyorsun bişeyciğin kalmıyor..Bu arada aşağıdaki to do list’i de bitirmeden dönmüyorsun, hadi bakalım ense traşını görelim..

1- Sünger pizza’da “beyaz pizza”
2- Memedof’ta balık – meze (hesap biraz tuzluca ama kırkyılda bi geldik, battı balık yan giderciler için)
3- Gümüşlük iskelesine oturup öylece bakakalmak
4- Hergün biryerde açılan semt pazarında gezinmek (Cumartesi Turgutreis’in ki, diğer günleri de sorarak öğrenmek lazım)
5- Bodrum kalesini gezmek
6- Marina civarında (Bodrum merkez ya da Turgutreis) çay – kahve keyfi
7- Bodrum merkezin ara sokaklarında bilinçsizce yürüyerek denize ulaşmaya çalışmak
8- Bodrum’un güzel gökyüzünü fotoğraflamak
9- La Sosta Marina’da dondurma

Bu tavsiyeler Bodrum merkez – Gümüşlük ve Turgutreis için geçerli, kimbilir nerelerinde daha ne yapılacaklar var..
Bodrum’da ulaşım gayet kolay, havaalanında iniyorsunuz, Havaş’a biniyorsunuz, Bodrum otogarda inip, gideceğiniz yerin dolmuşuna biniveriyorsunuz..

Bu arada içimizde kalan Limon cafe’den de bahsediyim, İstanbul’dan methini duyduğumuz ve sitesinde kışın açık olduğu yazılı Gümüşlükte’ki gün batımı rüyamız önüne kadar yürüyüp kapalı olduğunu görünce son buldu..biz yine de girip sesisizliğin birkaç dakika keyfini çıkardık.. açık olduğundan emin olunup muhakkak gidilmeli..



Aslında konu şu ki;
Gezip görmenin yiyip içmenin yanında çemberinizden birkaç günlüğüne çıkmak neresi olursa olsun çok iyi geliyor. Bir süre sonra haftasonlarınız da otomatik portakal kıvamına geldiğinden, yeşile maviye bakıp şarj olmak, sakin ve sessiz sokaklarda bilinçsizce gezmek TV başında 5 saat oturmaktan daha çok dinlendiriyor.

Fotolar bizim çekimlerimizdir, saygılar..

Gümüşlük iskele

Bodrum iskeleden..


Beyaz ve mavi..Bodrum renkleri..

Sünger pizza

23 Aralık 2010 Perşembe

Casey Joaquin elele, hep beraber tribüne


Şimdi efenim bu zat-ı muhteremler öyle birşey yapmışlar ki şaştık kaldık..Bilenler bilir ama benim yeni haberim oldu.
Filmimizin adı “ i’m still here”..real or not real, işte bütün mesele burda..gerçek bir proje, süper bir kurgu..Casey’nin ilk yönetmenliğine de bu yakışırdı..fazla anlatmıyım işin sihri kaçmasın..bulun, izleyin.

P.S: Meğer bizim Joaquin, River’ın kardeşiymiş..bu da beni şaşırtan başka bir ayrıntı..

8 Aralık 2010 Çarşamba

öyle geliyor..

Sanki birkaç sabahtır ortaokuldayım ve sabahları onları giyip okula gidiyorum.

2 Aralık 2010 Perşembe

John Fante

Elimden düşüremedim…ve ertesi gün “dün izlediğim film neydi? Ne seyrettim ben?” diye geçirirken aklımdan, o olduğunu hatırladım..o bir kitaptı ama film etkisi yaratmıştı..yani o kadar anlatılanlar şekillenebiliyordu..su gibi akıyor, etkiliyordu..

Bukowski’nin önsözüyle tanışmış olsak ta, John Fante ismi kaldı sadece aklımda.
“Ask the dust” Toza zor..Arturo Bandini, o ki ne kuş, ne de balık…

Öğle yemeği

Ne var di mi bunda? Var.. çok şey var..Bir anı (şapkalı a’nın gerekliliği) düşündüm geçen gün ve o an aslında bir hayatın ipucuydu..

Öğle yemeği yapıyor olmak, öğle yemeği yiyor olmak..Kendi evinizde.. ucuz pastaneler, kötü yemekhanelerde değil..Sizin mutfağınız ve öğle yemeği hazırlıyorsunuz, kendi masanıza gündüz vakti oturup sohbet ederek öğle yemeğinizi yiyorsunuz, ardından bir koşu türk kahvenizi yapıp, karşılıklı masa başı sohbeti yapıyorsunuz..

Evet yapılabilir birşey bu, haftaiçi olmasa bile haftasonu di mi? Ama öyle olmuyor işte, haftaiçi alamadığınız uykunuzu iki sabaha sığdırmaya çalıştığınız için kahvaltılarınız 11-12’yi buluyor. Öğle yemeği diye birşey olmuyor yani..

Betimleme midir her ne ise, tek bir kelimenin bir hayat stilini anlatması bu kadar cuk oturur.

Evde öğle yemeği, işte benim hayalim..