29 Nisan 2010 Perşembe

Why why why? ’ları Vay vay vay! ’lara çevirebilmek..

Bu aralar çok sıkılıyorum, sıkıldıkça sıkılıyorum, yanan bir cisim gibi içbükey, boyama kitabının renksiz sayfası gibiyim..

Ama neden biliyorum, ödünlerden, -mış gibilerden, bugün bıraksam yarın aklımdan geçmeyecek işler yapmaktan sıkıldım ben.

Değişim hangi kapı aralığında saklanıyorsan nolur çık artık.
Polenler uçuşuyor boğaza paralel..ben word dosyasına iç döküyorum..

Vazgeçemedğimiz şeyler, karın tokluğu mu? Bir şekilde doymaz mı?

Help!

26 Nisan 2010 Pazartesi

Şiir

İmkansız şey
Şiir yazmak
Aşıksan eğer;
Ve yazmamak,
Aylardan Nisansa

Orhan Veli

dahası için; yeni keşfim; http://melanous.wordpress.com/

16 Nisan 2010 Cuma

Antalia

yıllarca şöyle devam etti diyalog; ''tatil mi? Antalya'ya gitmişim İncekum'a 3 yaşımda ama hatırlamıyorum'' lafını geveledim durdum. 26 yıl sonra yarına nasipmiş Antalya'yı görmek, tabi görebilirsek..uçaktan da bir tursıyorum ki sormayın..konuyu açıldığı hızla kapıyorum.

bir yeri ilk kez görecek olmaya bayılıyorum

15 Nisan 2010 Perşembe

Perihan Mağden

İnkar edemeyeceğim seviyorum yazılarını, elimde de bu ara 'Best of Perihan Mağden' var. Aktüel dergisi hediye etti ama kitap için alındı dergi.

Ben de yazabilseydim aynen böyle yazardım dediğim bir kısmı hiç olmazsa buraya yazıyım dedim..Geçen hafta eski dostlarımla buluştuğumda hissettiklerimi kelimesi kelimesine sanki benim için yazmış. Hazır gündem sıcakken ben de buradan paylaşıyım istedim..

''Hayatınıza yeni ve lüzumsuz insanlar dadanıyor.Ortak geçmişiniz ve hiçbir şeyiniz olmayan insanlar.Bence bir insanın hayatına otuz yaşından sonra yeni bir insan girmesi, inanılmaz güç.Bir kere yeni insana açık değilsin.Hikayen çok uzun.Hangi parçasını ele versen, diğerlerinde gizlisin.

Benim hayatımın eksenini 7 yaşından 17 yaşına kadar tanıştığım kadın arkadaşlarım oluşturuyor.Onlar benim ruhumun içini dışını bilir.Ben ne dediğimde ne kastediyorum, bilirler ezbere.Ben onları bilirim: Avucumun içi gibi.Bu ne mene bir konfordurinsan hayatında.Avucunun içi gibi bildiğin insanlarla konuşmak, onlarla olmak.Yeni insanlarla bitmek bilmeyen engebeler, güven sınavları, yanlış anlamalar, anlaşamamalar;bir dlou iletişim sorunu...Otuzunuzdan sonra olmuyor çekilmiyor.''

Farklı bir denemesinden bir de bu var...birşey yapmalı dedirten 100.000. kez..

''Zamanın izafi olduğu zamanlar vardı. Kapı çalınırdı. Bir arkadaş sana gelirdi. Sonra bir 24, 36 saat kayıp giderdi. Muhtelif yerlerde yenilir, sokaklarda yürünür, videoda filmler izlenir ve kimseye hiçbir şeyin hesabı verilmezdi. Öyle bir durum yoktu. Hesap vermeyi gerektiren bir durum yani. O zamanlar; yani gençken, zaman izafiydi.

Zaman; içine girilip gönlünce yüzülen bir okyanustu. Rüya görmeye vakit vardı örneğin. Bol bol rüya görülür; onlar hatırlanır; anlatılırdı. Oysa dilediğinizce uyuma hakkı elinizden alındığında rüya da göremez, daha doğrusu gördüğünüz rüyaları hatırlayamazsınız.''

Sabah şişman perşembe oldu diyor; salılar, cumalar, pazartesiler..ne anlamı kalıyor ki..cumaya ve pazartesiye yakınlığı ya da uzaklığı ile değer biçtiğimiz günler...su gibi akıp gidiyorlar..aval aval bakıyoruz.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Güneşli bir Pazartesi sabahından herkese merhabalar..

İstanbul, ısınsam mı aman yok ısınmıyım diye nazlanadursun, biz onu hiç bekleyemiyoruz artık, fırsat buldukça kendimizi sokağa atıyoruz..

30 yaşımda bisikletim oldu, küçükken yani bisiklet benim için bisikletken abimin bir beldesanı vardı, büyük mavi bir bisiklet..üzerinde küçücük kalırdım, yalvarırdım ‘abi nolurrr biraz daha biniyim diye’..ama artık şahsıma ait bir bisikletim var..şişmanla İstanbul’u turlayıp duruyoruz.Unkapanı’ndan meşhur bisikletçiler çarşısından aldık..Ortalama birşey aldık biz, ama burada çok güzelleri var, http://www.velespit.com/asp/index.asp
Haliç köprüsünden geçtik..Karaköy, Haydarpaşa, Suadiye güzergahından evimize ulaştık..

Bisiklet hakkında bir çift laf etmek isterim..Birkere İstanbul trafiğinde düzgün bir yol bulabiliyor iseniz çok hızlı bir ulaşım aracı..ve yorgunluğu bile güzel..hele ki yokuş aşağı iniyorsanız, derin bir nefes alın, iyi geliyor insana..gördük ki bu işin ciddi kominiteleri var..geziler ve taytlı sağlıklı insanlar..velhasıl, her haftasonu çocuklar gibi bekliyoruz binebilmek için..

Sonraaaa, görüşmeyeli eski dostlarımı gördüm..bir başka onlarla sohbet, tanışıklık, gözlerimizin içi güldü sohbet ederken..

Aslında sevmiyorum böyle yazıları..şunu yaptım, yok bi de bunu yaptım gibi..ama uzun zaman oldu yazmayalı ya da bana uzun geldi..anlatmak istiyorum..

Emirgan’da Sabancı müzesi içerisindeki müzedechanga’da oturduk..
http://www.changa-istanbul.com/v2/index.htm
boğaza nazır çok güzel bir yer..Ama burada önemli olan ve süper bir ayrıntıyı paylaşmak isterim..Kanlıca’dan Emirgan’a küçük kayıklar çalışıyor..Telefon açıyorsunuz ve tıngır mıngır 5 dakikada geçiveriyorsunuz.Bu da telefon numarası; 0 216 322 81 93

Onun dışında keyfim yerinde..bahar geldi, İstanbuldayım, hala 20 li yaşlarımdayım, daha ne isterim yüce tanrımdan:) isteklerim var ama sonraya saklıyorum:)

1 Nisan 2010 Perşembe

kalbim seninle


umarım karşılıklı gözlerimiz parlayarak pozlar veririz tez vakitte.
şans seninle olsun, yarın doğumgünün olsun..benim güzel arkadaşım