29 Mayıs 2010 Cumartesi

Kırklareli'nden sesleniyorum

Geçen haftasonu ilk kez Trakya semalarının altındaydım..

Karadenizli olduğumdan dolambaçlı yollara, virajlara alışkın olan ben, dümdüz yolun sonunda Kırklareli'ne ulaşınca ''aa geldik mi'' deyiverdim..Amerikan fimlerindeki uzun yol sahneleri rahat rahat çekilebilir İstanbul - Kırklareli arasında..Şahane ve masmavi gökyüzü de size eşlik ediyor tepenizde..

Dümdüz yeşillikler üzerine kurulmuş şehir, birbirinden güzel Rum evleri (fakat maalesef bakımsızlar), birbirinden şirin parkları var..Bulgaristan sınırına yalnızca 1 saat uzaklıkta, vize istendiği için sınır kapısından geri dönüyorsunuz..

Süt ve süt ürünleri enfes Kırklareli'nin, peynirler yoğurtlar şeker gibi, a be çekirdekleri de pek bir tazecik..

İnsanlar rahat ve huzurlu görünüyorlar..kimsenin kimseye dönüp bakması, cıkcıklaması olmaması gergin İstanbul insanları arasından kopup gelen bizlere garip geldi..iyi geldi..

Bir de üstüne üstlük Kakava şenliklerine rastgeldik, Kırklareli rapper'ları ile coşup ''39 Kırklareli , yükselen güç şimdi, sokaklarda sefillik pek çoğu da sinsi'' dönme dolabında 2 ayrı turla şehri gözledikten sonra, midemize lokmaları indirip İstanbul'umuza geri döndük..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder