23 Kasım 2012 Cuma

sen


şimdi sen uzaktasın ya, seni özlemek hiç istemediğim cinsten...bilmediğim, tanışmak ta istemediğim..
sanma ki seni artık en çok sevmiyorum..32 parlayan incimsin sen benim, sıcacık ve hep içten..
Ozanım, güzelim, birtanem..

14 Kasım 2012 Çarşamba

Orhan baba, büyüksün baba!

Kimse duymadan ölmeliyim
Ağzımın kenarında
Bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
"Mutlak birini seviyordu" demeliler,
Tanıyanlarsa "Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti.."
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbirisi olmamalı.

***********************

Bugün ölmüş yarım asırdan fazla zaman önce, yazdıkları sık sık her okuduğumda beni şaşırtır..büyük şair, garibim Orhanım..

13 Kasım 2012 Salı

life is life


geldim gidiyorum, bir de üstüne anne oldum..bir de benden duyun; annelik büyük olay, acabalarınız varsa girişmeyin, hayat boyu yere bırakamayacağınız sağlam bir taş sırtlıyorsunuz ona göre.

yaş geldi çattı 32'ye..hayat nasıl da şekillendiriyor, daha dün akıl bir karış havada, sorumsuzca konuşup, sorumsuzca davranıyordum, kavakyellerinden sersemliyordum. Ondan önceki gün aklım fikrim oyunda, haylazlıkta, şımarıklıktaydı...bugüne bakıyorum, aslında geçmiş günlerde aklımı meşgul eden tüm hislerim hala benimle, bir de üstüne yeni şeyler ekleniyor..insan eklenerek giden cinsten, belki de yaşlılık ta bu yüzden..gitgide ağırlaşıyorsunuz, hisler, anılar, sözler, gözler..bir nokta da ne vücut taşıyabiliyor, ne ruh..giderken samimi bir tebessüm bırakabilmek en iyisi..ama hayat hep özlenir be, ne olursa olsun..bilinmezlik bizi arkaya baktıran.
tüm bunların yanında yaş aldıkça devir daim meselesi size de dokunuyor. anne, baba, teyze, dayı ufaktan hastalanmaya başlıyor. kanıksamak mümkün değil bazılarını. geride eksik kalacağını bildiğin kişilerin hayatından çıkacak olduğunu da bilmek bu döngünün en can yakıcı tarafı..el kol bağlı..dil bağlı..
akşam akşam yalnızlıktan mıdır, müzikten midir nedir..neyse siz boşverin...bilinmeyenin bir değeri olmayan, sonuçlanmayacak bir denklem bu biz küçük insancıklar için..gözümün önünde hergün büyüyen bir canlıyı görmek hayatla, zamanla yaptığımız maçtan çoktan mağlup ayrıldığımızı gösteriyor hergün, hergün..iyi akşamlar

6 Kasım 2012 Salı

2.45.07


Fotoda gördüğünüz geçtiğimiz sene katıldığım Avrasya maratonundaki derecem..Finish çizgisini fotoğraf çekerek geçerek de Türklüğümü kanıtlamış oldum:)

Hayatımda yaşadığım en absürt ve komik olaylardan birini o gün yaşadım.1 yıldır yazmam lazım bu olayı diyorum ama kısmet bu sakin Salı sabahınaymış. Kulaklarımda dün akşam izlediğimiz Mamutun soundtrack'lerinden the greatest..

Geçen sene şişmanla Avrasya maratonuna katılalım dedik. Asıl isteğimiz köprüyü yürüyerek geçebilmekti, hepsi bu.. Başvuruları internet üzerinden yaptık ve maratonda giyeceğimiz tişörtleri almaya gittik..ve yağmurlu bir Pazar sabahı köprünün Anadolu yakasındaki başlangıç noktasındaydık..Sultanahmet meydanında bitiyordu maraton. Başlangıç noktasında bir adam bana yanlış yerde durduğumu 15 km'lik maraton (yani asıl olan, Kenyalı arkadaşların katıldığı) yerinde durmam gerektiğini söyledi, meğer başvuru yaparken yanlışlık yapmışım, kendimi profesyonellerin katıldığı kısma kaydettirmişim..o an neden şişmanla benim tişörtlerimizin farklı renklerde olduğunu anladık:) ben kırmızı o mavi..cinsiyete bağlamıştım ama sebebi bu değilmiş..ben öylesine katıldım deyip değiştirmedim start'ta durduğum yeri.
Neyse efendim, gayet aheste aheste tadını çıkara çıkara Sultanahmet meydanına yaklaştık, hatta bir ara yol üstündeki Starbucks'a bile uğradık..Son 20 metrede maratonda olduğumuzu tekrar hatırlayıp, ambiyansa uyalım bari dedik, finish çizgisini koşarak geçelim:) başladık koşmaya..yolun iki yakasındakiler alkışlıyor falan biz iyice gaza geliyoruz, etrafa bakmadan koşuyoruz ve çizgiyi geçtik.

Geçer geçmez benim etrafımda 2-3 adam belirdi, kollarımdan tuttukları gibi bir çadıra soktular.. Çadırda 2 Kenyalı abla, bir de ben..benim üstümde üşürüm korkusu ile eşofman, sweatshirt, bere falan, kızlar şort atletli...bana bir ilgi alaka..nasılsınız, kendinizi nasıl hissediyorsunuz, buyrun dinlenin..hemen elime bir muz verdiler, bisküvi falan verdiler. birşeylerin yanlış gittiğini anladım ama bu anlattıklarım saniyelik olaylar..şaşkın şaşkın bakıyorum..şişman da arkamdan çadıra girmiş, bana bakıp sırıtıyor. kısa kesiyim; ben yanlışlıkla maratona kayıt yaptırıp kırmızı tişörtü giymiştim ya...meğer maratonda dereceye girip 3. olmuşum:))) maraton 15 km, tabi biz asıl parkuru yapmayıp kısa yoldan finish'e geldiğimizden kaynaklanmış bu olay, bir de benim yanlış tişörtten..ödül töreni olacak falan diyorlar..bana eşofman takım hediye ediyorlar, isterseniz kürsüde bunu giyin falan diyorlar..biz sessiz kalıp anın tadını çıkarıyoruz..5.000 TL de para ödülü olduğunu öğrenince daha fazla bu cümbüşü devam ettiremeyip "bir yanlışlık var sanırım" dedim..zaten bileğimdeki elektronik aletten de durum anlaşılırdı ya neyse..
birkaç dakikalığına kazanan hissi süperdi ve çok heyecanlıydı. Olay da acayip komikti..bir de benden verdikleri bisküvileri geri istediler, zaten duygularımla oynadınız vermem dedim:) muzu bisküviyi mideye indirip güle eğlene boynumuzda sembolik madalyonlarımızla pek bir gururla eve döndük:)