14 Haziran 2011 Salı
surfing, dreaming...
hayatta kıskandığım çok şey var..ama çok kıskandığım tek tük şeyden biri de dalgalarla dansedebilmek..suyun gücünü iyi bilen biri olarak dalgaların arasında cirit atıp, bilek güreşi yapabilen gençlere şapka çıkarıyorum ve belki bir gün diyorum..olur mu olur..
12 Haziran 2011 Pazar
Pazar günü, günün ortası
31'imden gün alırken artık..evimde, kendi kanepemde..düşündüm de şöyle bir, neresinde olduğunu bilmediğim hayatımdan Pazar'lar seyretmek isterdim bugün..5'er dakikalık kısa filmlerden oluşan bir kolaj..hiç fena olmazdı..Kahvemi alır tek başıma uzanırdım..
6 yaşımda sokaktan eve gelmek istemeyen, 16 yaşımda ilk aşkın karın ağrısını çeken, 25 yaşımda şaşkın, hayatın nasıl seyredeceğine dair fikri olmayan, 30'unda evinde günün suyunu çıkaran..
Birinde olan birinde olamıyor.."eve gel" diye tutturan annem pencereden bağırmıyor bugün, kazanmam gereken bir üniversite sınavım, bitirmem gereken bir üniversite yok bugün..biliyorum bugün olan yarın olmayacak..bu da işin cilvesi, yemeğin içindeki fesleğen tadı, bazen acı biberi..
Bu Pazar gününden memnunum..iyi kötü yazı yazıyorum, çay demleyip kocamla karşılıklı içiyorum..ve yarın nasıl, diğer Pazarlar nasıl olacak bilemiyorum...
İyi Pazar'lar olsun, güzel hatıralar..
10 Haziran 2011 Cuma
Yeni tanıştık belki de..
Cuma akşamı Paris'te bir kafede şarapları yudumlamak vardı ya neyse..ben en iyisi tadımlık Kaş'ı anlatıyım..
öncelikle bu aralar hayatımın temposundan hiç memnun olmadığımı belirtir, artık klima almanın kaçınılmaz olduğu gerçeğini kabul ederek sözlerime başlamak isterim..
1 gün idari izinle şenlendik, soluğu Antalya'da aldık..bu olalı 2 hafta oldu ama ancak yazabiliyorum, zira döndüğümden beri tazı gibi koşturup hizmette sınır tanımıyorum..
İlk gün Olympos, heyecan dorukta, yılın ilk denizine girilecek..Yürürken başımıza tak tak birşeyler düşüyor..Fotoğrafta gördüğünüz dolu taneleri bize hoşgeldiniz diyor..pek hoşbulmadık diyecek oluyoruz ama bu bile eğlenceli, şaşkın şaşkın deniz kenarına gidiyoruz..bir süre yağan doluların dinmesini bekliyoruz.. Olympos'un enine boyuna kumsalı ile kara parçasına sıkışmış iki şaşkın, üşüyen tatilci olarak çok fazla sabredemiyoruz. Haydeeeee diyip denize koşuyoruz, yüzüyoruz yüzüyoruz..yüzler gülüveriyor..
Birçok yere olduğu gibi Olympos'a da ilk gidişim..dağların arasından ulaştığımız bu cennet parçasını oldukça pis ve bakımsız buldum..maalesef..Allah'ın bonkör eserlerinden biri daha insan elinde işkenceye maruz kalıyor..çamurlu bakımsız yolları, yol kenarı çöpleri yazık dedirtiyor.
Sabah erkenden Olympos'a bye bye diyip...
Kumlucada domates Demrede portakal sloganları ile bir koşu Noel babamızın evini de Demre'de hacı olacak Rus vatandaşlarla gezdikten sonra..Noel amca da işini bilen bir tontonmuş diyip, yola vurduk tekrar kendimizi..
ama sıradaki güzelimiz ne yalan söyliyim Olympos'u unutturdu..Kaş...
Olympos kendine has güzel dağınık bir gençse, Kaş 30'larında sanatsever bir ahududu..
Kaş yaşanır bir kara parçası.."yaşanır" kelimesinin hakkını veriyor..arkadaş tavsiyesinin rehberlik ettiği Kaş ajandamızı üşenmeyip sizinle de paylaşıyorum.
Bir de otel odamızda asılı duran resimlerin sahibi Henri Matisse ile tanıştık..kısa tatilin karı diyip, arkamıza baka baka - kös kös döndük ..
öncelikle bu aralar hayatımın temposundan hiç memnun olmadığımı belirtir, artık klima almanın kaçınılmaz olduğu gerçeğini kabul ederek sözlerime başlamak isterim..
1 gün idari izinle şenlendik, soluğu Antalya'da aldık..bu olalı 2 hafta oldu ama ancak yazabiliyorum, zira döndüğümden beri tazı gibi koşturup hizmette sınır tanımıyorum..
İlk gün Olympos, heyecan dorukta, yılın ilk denizine girilecek..Yürürken başımıza tak tak birşeyler düşüyor..Fotoğrafta gördüğünüz dolu taneleri bize hoşgeldiniz diyor..pek hoşbulmadık diyecek oluyoruz ama bu bile eğlenceli, şaşkın şaşkın deniz kenarına gidiyoruz..bir süre yağan doluların dinmesini bekliyoruz.. Olympos'un enine boyuna kumsalı ile kara parçasına sıkışmış iki şaşkın, üşüyen tatilci olarak çok fazla sabredemiyoruz. Haydeeeee diyip denize koşuyoruz, yüzüyoruz yüzüyoruz..yüzler gülüveriyor..
Birçok yere olduğu gibi Olympos'a da ilk gidişim..dağların arasından ulaştığımız bu cennet parçasını oldukça pis ve bakımsız buldum..maalesef..Allah'ın bonkör eserlerinden biri daha insan elinde işkenceye maruz kalıyor..çamurlu bakımsız yolları, yol kenarı çöpleri yazık dedirtiyor.
Sabah erkenden Olympos'a bye bye diyip...
Kumlucada domates Demrede portakal sloganları ile bir koşu Noel babamızın evini de Demre'de hacı olacak Rus vatandaşlarla gezdikten sonra..Noel amca da işini bilen bir tontonmuş diyip, yola vurduk tekrar kendimizi..
ama sıradaki güzelimiz ne yalan söyliyim Olympos'u unutturdu..Kaş...
Olympos kendine has güzel dağınık bir gençse, Kaş 30'larında sanatsever bir ahududu..
Kaş yaşanır bir kara parçası.."yaşanır" kelimesinin hakkını veriyor..arkadaş tavsiyesinin rehberlik ettiği Kaş ajandamızı üşenmeyip sizinle de paylaşıyorum.
- http://www.hotelperse.com.tr/ kalınır
- Bahçe balıkta ahtapot yenir
- Mavi bar'da biralar içilir
- Gallery Anatolia'dan el boyaması birşeyler hatıralık alınır
- Çarşıda gezinilir
- Çekirdek çıtlanır
- Kedi nüfusuna şaşırılır
- Kaputaş'a bir koşu gidip gelinir, burası tek bir maddede geçilecek bir yer değil, vahşi bir güzel, yok böyle kum, yok böyle deniz rengi
- Bir daha ne zaman geliriz hayalleri kurulur
- Ah burada bir evimiz olaydı denilir
- Kaş havası içe çekilir
Bir de otel odamızda asılı duran resimlerin sahibi Henri Matisse ile tanıştık..kısa tatilin karı diyip, arkamıza baka baka - kös kös döndük ..
DOLUCUKLAR - OLYMPOS |
MATISSE |
GALLERY ANATOLIA |
1 Haziran 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)