29 Mart 2010 Pazartesi

kapılar..

kimbilir kimler canı sıkkın girdi sıcak yuvalarına bu kapılardan..kimler uğurladı birilerini, kimler karşıladı.beni en çok şaşırtan şeysin zaman, nereden gelip nereye gittiğin belli değil. ben senin nerendeyim? ne zaman farkettireceksin kendini, iş işten geçince mi?
kapılar gördüm bugün ve eski fotoğraflar..nasıldım o zamanlar, çok mu eğlenceli, çok mu mutsuzdum? birbirinden farklı kapılar gördüm, şimdi çoğunu hatırlayamıyorum bile..

21 Mart 2010 Pazar

taksici sabrı


olmayan da hiç yok, olanda da çok..İstanbul'da taksici olmak..kitap yazılır mazallah

19 Mart 2010 Cuma

İstanbulcuğum, canım benim..

İstanbul anladık, cömertsin, sosyalsin, güzelsin ama gel el sıkışalım, şu garip insancıklarını kutsa da, sen yoluna git biz yolumuza..seviliyorsun, özleneceksin ama ilişkimize bir nefes aldıralım, hepimiz için en iyisi bu..Yorucu, yıpratıcı, uyuşturucu bir etkin var, aptallaştırıp, zamanı su gibi keşmekeşte tükettiriyorsun farkında olmadan..

hele bir de güneşin doğacak bugün yarın, boğazın ışıl ışıl parlayacak, hiç aklımıza gelmeyecek çekip gitmek..
gel sen ne bizi uyut, ne biz gençliğimizi senin heybetli kollarında geçirelim, birgün geliriz, sen bizi beklemesen de..ama bırak gidelim, nolurrr..

hazır gezegenler sıralanmışken, aklımız şükür ki hala bir karış havadayken, bizde heves sen de bu vurdumduymazlık varken..biz sağ sen selamet..

16 Mart 2010 Salı

people i love - part 2

frances mcdormand
john malkovich

fatih akın

kapatın ışıkları


Earth hour 2010 yaklaştı..
27 Mart Cumartesi saat 20.30 - 21.30 arasında dünya için ışıklarımızı kapatıyoruz.
fırsattan istifade mum ışığında sohbet ediverirsiniz.

Rahatsız olalım biraz;
Dünya nüfüsunun % 20’si, kaynakların % 80’ini tüketiyor.
1 milyon insan aç yaşıyor.
2050 yılında 200 milyon iklim göçmeni olacak.
İklim değişiklikleri yüzünden 60 ülkede toplam 7 milyar insan su kıtlığı yaşayacak.

eee bu durumda siz ne yapacaksınız?

people i love - part 1

christoph waltz

10 Mart 2010 Çarşamba

bilemediğimiz şeyler..

ölüm..bugün sebepsiz aklıma geldi..
bir arkadaşınız vardır ama yıllardır görmüyorsunuzdur, ne bileyim bir başkasıyla konuşurken 'haa vardı di mi öyle biri' dediğiniz, bir başkası tarafından tetiklenmeden hatırlayamadığınız insanlar vardır, ya da uzak akrabalar..yani var olduğunu bildiğiniz, görmediğiniz, bunlar için de çabanızın olmadığı ya da olduğu..uzakta olan insanların yemek yediğini, gezip tozduğunu, eğlenip güldüğünü bilirsiniz yani bir yerlerde hayatlarını devam ettiriyorlardır..peki bu şalterin birden inivermesi nasıl birşey? özetle var olan birinin birden yok oluvermesi çok garip değil mi sizce de? bir varsın, bir yoksun..ki ölüm hayattaki tek kayıtsız gerçek bence..doğum bile belkileri olan birşey olmasına rağmen, ölüm kesinliği olan tek şey..ve ne gariptir ki yaşarken nasıl olduğunu bilemediğiniz ve öğrenemeyeceğiniz de tek şey aynı zamanda..
aynı gün doğum ve ölüm haberi almak nasıl birşey? nasıl bir denge? birileri gelirken diğerleri elveda diyor..kafam almıyor..

9 Mart 2010 Salı

Rica - minnet

birilerinden birşey istemekten, birilerinin insiyatifine kalmaktan, rica minnet derdimi anlatmaktan nefret ediyorum.
Maalesef bugün böyle konuşmalar yapmam gerekiyor.Emeklerim boşa gitsin istemiyorum.
Kötü niyet olmadığından hallolucağını umuyorum.Şu an için ummakla kalıyorum:(

Bol şans..

7 Mart 2010 Pazar

vakit yaklaşırken



evet az kaldı..ödül sahipleri belli olmadan naçizane klasik tahminlerimi paylaşmak isterim.

aylardır tv altında diğer dvd'lerin içerisinde izlenmeyi bekleyen fakat dün geceye nasip olan Inglourious Basterds'da adaylardan biri ve fikrimce birkaç ödül hakediyor.Tarantino cidden etkiyici bir yönetmen.

Avatar'a gelince, kendisi ortalığı kasıp kavursa da bence en önemli adaylık başlığı olan senaryo kategorilerinin (özgün-uyarlama) yanına bile yaklaşamamış olması benim fikirlerimi doğruluyor. film dediğin birşey söylemeli, ben güzel filmlerden sonra kendimi muhakkak birkaç dakikalığına filmdeki karakterlerden birinin ruh halinden çıkaramam.Avatar'ı sevmiş fakat sinemada ilk kez beni uyutmayı becerdiği için benim film anlayışıma uymuyor. Bunun yanında versem versem 'görüntü yönetmenliği' dalında bir oscar'la evine yollarım sevimsiz James Cameron'u..

Aslında aday birçok filmi henüz izleme fırsatı bulamasam da (The Hurt Locker, An Education, District 9, The Blind Side, A Serious Man, Up, Precious: Based on the Novel Push by Sapphire) gönlüm sinemadan ve iyi iş çıkaranlardan yana..

Oscar törenlerini, ödülleri, kırmızı halıyı çok seviyorum, çocukluğumdan beri ben her sene heyecanladırabilen nadir şeylerden..

sabırsızlanıyorum..